MEHMET AKSEL'DEN

Gençlerin meslek sahibi olması için ideal bir çıkış yolu var elimizde

31.12.2020

Her konuda ve her yaşta, ‘eğitim’, bir ülkenin en önemli kazanımı bence. Türkiye için ise ne yazık ki ‘köprüden önceki son çıkış.’

Eğitimler arasından ‘mesleki eğitim’e gelirsek… Dünyada lise mezunu bir genç için mesleki eğitim, üniversite eğitimiyle birlikte, iki hayat seçeneğinden biri. Ama Türkiye’de mesleki eğitim ve algısı, gençler ve aileleri açısından ne yazık ki, ‘düşük kalite’, ‘mavi yaka işi’, ‘beceriksizlerin sonu’ olarak görülüyor. Bir de ‘askerlik sorununa çözüm değil.’

 

Şöyle bir fotoğraf çekelim bakalım:

– Türkiye’de mesleki eğitim, hem çok yetersiz, hem çok kalitesiz. Çağı yakalayamamış meslek okulları ve ite-kaka inşa edilmiş, hem altyapısı hem üstyapısı yetersiz okullar, öğrenciyi meslekten soğutur vaziyette.

– Türkiye’de mesleki eğitimin öğrenci ve özellikle de ailesi nezdinde, ne bir değeri, ne de bir anlamı var. Değersiz ve ‘düşük kalite mezuniyet’ algısı, gitmek isteyeni bile kararından döndürür nitelikte ne yazık ki ülkemizde.
Askerlik konusunda işe yaramaması da sütü beğenilmeyen ineğin, “Kessek eti de yenmez ki” hikayesiyle eşdeğer durumda bu topraklarda.

– Önemi ne kadar çok vurgulansa da ‘mesleki eğitim ile sektörün buluşması’, Türkiye’de iyi niyetli bir dilek olmaktan öteye geçememiş. Ve bu dilek (üzülerek söylüyorum) çok düşük yüzdelerde gerçekleşmekte. Kısır birkaç iş kolu ve fabrika çalışmaları hariç, hikaye lafta, dosyalar ise hep rafta bu ülkede.

– Özel sektör çok akıllı görünse de mesleki eğitimin kıymetinin pek de farkında değil bence. Belki de bilinçli ve perde arkası derin bir düşünce birliği bu.

Sektörler, mesleki eğitime, “Düşük kalite ve maliyette kalsın, böylece ucuz işgücü yaratılır” gözüyle bakıyor olabilir. Belki de bu bakış açısı, maliyet düşürmek için sektörlerin işine geliyor.

Düşünmüyorlar ki işini bilen eğitimli bir çalışan, onlara yol üzerinde, ‘zır acemiler’den daha az maliyetli olur.

– Mesleki eğitimdeki eğitmen kadrosu da ya çok ‘akademik’, ya da ne yazık ki ‘kilometresiz.’ Gerçek hayattan o kadar kopuk, o kadar uzaklar ki ne sahaya bi’ inmişlikleri, ne de ortaya dişe dokunur bir iş çıkarmışlıkları var hayatlarında…

Öğrencilerin biraz derin sorularına maruz kalınca, ya kendi küçük ve at gözlüklü dünyalarıyla öğrencinin zaten cılız heyecanını törpüler bu kişiler, ya da hayatta kendi başaramadıklarını, öğrenciye başarının yolu olarak anlatırlar. Vizyon desen, zaten, sıfır.

İşte hal böyle…

Halbuki akıllı düşünsek…

Yeni nesil olarak adlandırdığımız, oyalanmayı sevmeyen, acele sonuç odaklı bu gençler için ideal bir çıkış yolu var elimizde.

‘Kaybedecek zaman’ bulunmayan günümüz dünyasında, akıllı bir kurgu ve mükemmel bir içerikle, ‘yeni jenerasyon bir mesleki eğitim’ modeli oluşturulabilse, anlamak için çaba sarf ettiğimiz günümüz gençleri için mükemmel bir seçenek yaratılırdı bence..

Sevdikleri işi yaparak yaşamaları da, cabası.

Öteki tarafta ise belki farkında bile değiller ama, işini bilen çalışana ihtiyaç duyan sektörler var. Bence sözünü ettiğim modelle, ihtiyaç duyulan ‘beceri açığı’nı kapatacak, benzersiz bir yapı oluşturulabilir onlar için de.

Bakın ben, ‘eldekilerin geliştirilmesi’ ya da ‘yurt dışındaki modeller benzeri’ şeklinde, ne basmakalıp laflar sarf edeceğim size, ne de böyle bir şey hayal ediyorum kafamda.

Benim hayalim, dünyada eşi olmayan bir model ve biz bunu ne mutlu ki gerçekleştirdik MSA’da.

Düşünün lütfen..

Dünya Aşçılar Birliği tarafından, Dünyada Eğitim Kalitesi En yüksek Aşçılık Okulu olarak gösterilen bir sistem örneği var önümüzde.

Akreditörlerinden biri tarafından (hatta dünya genelinde en saygını diyebilirim), kendi akreditasyonunda bulunan yaklaşık 5 bin meslek okulu arasındaki En Mükemmel Mesleki Eğitim Merkezi olarak onurlandırılan, ‘her mesleğe uygulanabilir’ bir okul var elimizde.

Bugün 20 bine yakın mezununun, yüzlerce öğrencisinin, hatta stajyerlerinin bile global ve lokal iş bulma, ya da iş teklifi alma oranı sürekli artan bir eğitim kurumu örneği var elimizde.

Öyle bir eğitim kurumu ki tamamı kendi mezunlarının birleşerek açtığı ya da sadece MSA mezunlarından oluşturulmuş ekipler istihdam eden, çok başarılı işletmeler var; hem Türkiye’de, hem de yurt dışında.

Böyle bir okuldan, böyle bir sistemden bahsediyoruz.

Saydıklarım eğitim modelinin başarılarıydı. Ya gönül ilişkileri?

– Öğrencileri tarafından logosu dövme yaptırılan,

– Okul ortak alanlarından öğrencilerinin ceketlerinin aşırılarak “MSA mezunuyum” diye ‘komik’çe iş başvurusunda bulunulan,

– İşleyiş modeli üniversiteler tarafından proje ödevi yapılmak istenen, gerçek bir ‘Love Mark’, gerçek bir ‘Aşk Markası’ var avucumuzda.

Demem o ki aslında yapılabiliyor; iş ki istensin, iş ki yolu açılsın. Neden bu model çoğaltılmasın ki?

Önerilerim şunlar:

– Güncel önem arz eden mesleklerden oluşan bir portföyle, ilk başta sayısı çok abartılı olmayan, pilot okullar kurulmalı.

Mesela ‘drone’ pilotu, ne kadar güncel bir ihtiyaç, değil mi? Mesela veteriner asistanı, ne kadar ihtiyaç var bir bilseniz. Mesela bisiklet/motorsiklet tamircisi, sokaklarda özel yollar yapılmaya başlandı bu araçlara, hiç olmadığı kadar yaygın kullanılıyorlar. 

Onlarca örnek verebilirim güncel ve yakın gelecek için önem arz eden mesleklere (Bu meslekler için gençlerin üniversiteye gitmesi gerektiğini düşünmüyorsunuz umarım).

– Ve tabii bu pilot okulların ve mezunlarının başarı hikayeleriyle yatırımcıların ve de tabii ki sektörün dikkati çekilmeli. Yatırımcı ve sektör, mesleki eğitime özendirilmeli.

Peki nasıl olacak bu pilot okullar?

İşte sihirli formül:

– Mutlaka ve mutlaka ve mutlaka bu okullar özel okul olmalı.

– Diplomaları uluslararası kıymet ve geçerlilik taşımalı.

– Altyapıları dünyadaki örneklerin çok çok çok üzerinde kurulmalı.

– Hiçbir gün ve hiçbir şartta kalitelerinden ve ilkelerinden ödün vermemesi sağlanmalı bu okulların.

– Eğitmenleri eğitimli, mesleğin içinden, tecrübeli, lisan bilen, eğitimcinin eğitimi programını almış, sadece eğitmekle kalmayıp aynı zamanda anlattıklarını karşı tarafın alıp almadığını ölçümleyebilen ve bunu raporlayabilen kişilerden oluşmalı.

– Uluslararası kurumlar tarafından acımasızca denetlenmeli bu okullar.

– Fasiliteleri ve sundukları imkanlar, çok çok çok kuvvetli ve çeşitli olmalı.

– Rol modeller dolaşmalı devamlı okulun içinde, bahçesinde, etrafında.

– Öğrenci adaylarına özel ödeme ve konaklama imkanları sunmalı bu okullar.

– Ve tabii ki öğrencilerine mesleğin gustosunu yansıtmalı, ‘mesleğini seven, hayatını ve yaşamayı seven’ insanlar yaratmalı.

Hikaye budur.

Son baktığımdaki rakam diyor ki yüzde 12,7 işsizlik varmış Türkiye’de. Soralım bakalım yüzde 87,3 memnun mu işinden ve hayatından..